KİTABIN ADI: SİMYACI
KİTABIN YAZARI: Paulo COELHO
SAYFA SAYISI: 184
KİTABIN TÜRÜ: ROMAN
YAYIN EVİ VE ADRESİ :CAN YAYINLARI Ltd.sti.KİTABIN KONUSU (TEMASI):
Tek
hayali dünyayı gezmek olan Santiago adında bir gencin, ailesinin
rahip olmasını istemesine karşın, hayallerinin peşinden koşarak
İspanya'dan Mısır'a yaptığı yolculuğu konu alıyor.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Bir insanın istediği şeyi elde etmesi için verdiği kararlar doğrultusunda adım atmalı ve asla pes etmeden inancını kaybetmeden sonucuna ulaşana dek vazgeçmemesi gerektiği.KİTABIN ÖZETİ:
Romanın baş kahramanı olan Santiago'nun anne ve babası oğullarının rahip olmasını çok ister ve Santiago'yu rahip okuluna gönderirler. Santiago'nun rahip olmaya çok da niyeti yoktur. Santiago'nun hayatı o kadar yoğundur ki okuldan kalan zamanında da babasının koyun sürüsünü otlatmaya götürür. Santiago çok iyi okuma yazma bilmesine rağmen yeni yerler görmeye ve gezmeye meraklı olduğundan dolayı çoban olmak ister. Koyun otlatma işi ona tüm Endülüs’ü gezme imkanı ve daha çok kitap okuma imkanı sağlamaktadır. Santiago bir gün babasına okuldan ayrılmayı düşündüğünü ve gezgin olup dünyayı dolaşmak istediğini söyler. Babası da ona bir kese altın verip ‘Git, kendine bir sürü al ve en iyi şatonun bizim şatomuz ve en güzel kadınların bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünyayı dolaş’ der ve oğlunu kutsayarak ona izin verir.
Santiago sırtına heybesini, kitabını ve yamçasını alıp yola koyulur. Babasının verdiği
para ile bir koyun sürüsü alır. Hayatının en büyük düşü olan;
dünyayı dolaşma fikrini gerçekleştirmeye başlar. Ama bilir ki dünya öyle uçsuz bucaksız ve sonu olmayan bi yer ki bu ona daha çok heycan katar. Kısa sürede olsa koyunlarına eşlik eder ve onları takip ederek sürünün peşinden gider. Bi süre sonra yeni şeyler keşfeden Santiago tekrar sürüye yön verir. Her gün yeni yerler keşfeder, otlaklar değiştiği
halde bazen mevsimlerin bile birbirine benzemediğini dahi anlamaz.
Koyunların tek kaygısı yiyecek ve sudur. Dağ, taş, köy
kasaba geçip hava karardığında koyunları kurtlara karşı
emniyete alacak düzgün bir yer bulduğunda yatar ve sabah hava
aydınlanınca tekrar gezmek için yola koyulur.
Santiago
bir gün yıkık bir kiliseye girer. Kilisenin içinde büyümüş olan firavun inciri ağacının dibine oturuverir. Biraz dinlendikten sonra yanında getirdiği kitabını açıp okumaya başlar daha sonra ufaktan şekerlenip uykuya dalar. Rüyasında; bir çocuk koyunlarıyla oynarken, onu
elinden tutup Mısır piramitlerine götürür. ‘Burada gizli bir
hazine bulacaksın’ der ve tam yerini gösterecekken Santiago
uyanıverir. Santiago bu rüyanın etkisinde kalır fakat inanmaz. Tarifa’ya geldiğinde düş yorumcusu çingene bir yaşlı kadının olduğunu anımsar ve yaşlı kadını yanına gider.Çingene falcı kadın Santiago’yu çok şaşırtır. Santiago’nun Mısır piramitlerine gideceğini orada bir hazine bulup zengin olacağını ve hazinen onda birini istediğini söyler. Santiago oradan ayrılarak dolaşmaya devam eder. Pazarın içinde dolaşırken
kendisini Salem Kralı olarak tanıtan yaşlı bir adama rastlar.
Adamla epey muhabbet eder, ona gördüğü düşten ve falcı kadının söylediklerini anlatır. Yaşlı
adam Santiago’nun kendi kişisel menkıbesinin peşinde olduğunu
öğrenir ve etkilenir, bunun için ona yardım edeceğini söyler.
Santiago
falcı kadın ve Salem kralından aldığı işaret ve bilgilerden
sonra Mısır’a gitmek için sürüsünü satar ve yola koyulur.
Afrika’nın liman şehrinde bir çocukla tanışır, bu çocuk kendisinin turizm danışmanı olduğunu söyler Santiago'ya. Mısır’a gidebilmek
için çölün geçilmesi gereklidir ve deve almak için pazara
giderler. Ama çocuk parayı çalarak kaçar ve Santiago’yu bu
tanımadığı şehirde parasız pulsuz bırakır. Santiago taşları
ilk ve son kez burada Salem kralının kutsamasının üzerinde olup
olmadığını anlamak için kullanır. Aldığı yanıt olumludur.
Bunun da sevinci ile yoluna devam edebilmek için billuriyeci
dükkanına para kazanmak için girer. Dükanında kristal satmak üzere işe başlar. Billuriyecinin azalan
işlerinin tekrar canlanmasını sağlar. Aralarındaki ilişki
giderek artar ve birbirlerine hayallerini anlatmaya başlarlar.
Billuriyeci hacca gitmek için para biriktirmektedir. Kişisel
menkıbesinin bu olduğunu bilen billuriyeci parası olduğu halde
bunu gerçekleştirmez, çünkü daha sonra yaşaması için bir
nedenin kalmayacağını düşünmektedir. Altı ay burada çalışan
Santiago yeterli parayı kazanır ve tekrar yola koyulur.
Yolda
bir İngiliz'le karşılaşır. Bu İngiliz kendi kişisel menkıbesi
olan Simyacı’yı bulup felsefe taşının gizemini keşfetmek için
uğraşmaktadır; bunun için onun da çölü geçmesi
gerekmektedir. Birbirleriyle iyi anlaşırlar ;bir kervana
katılırlar. Kervanda piramitlere gitmek isteyen dünyanın birçok ülkesinden insanlar vardır. Kervan ilk olarak AL-FAYOUM'a doğru gider. Fakat yolda kaybolurlar ve bir vahanın savaşçıları
tarafından bulunurlar. Kabileler arasında bir savaş vardır ve
burada kalmak zorundadırlar. İngiliz Simyacı’yı buralarda
bulacağını düşünmeye başlamış ve Santiago’nun
yardımlarıyla onu aramaya halktan sormaya başlamıştır. Santiago İngiliz'den simyacının kurşunu altına çevirdiğini öğrendikten sonra İngiliz'in neden ısrarcı bi şekilde Simyacı'yı aradığını daha iyi anlamıştır. İngiliz
Simyacı’ ya çölde rastlar fakat ondan öğrenebildiği tek şey
; önceden beri bildiğini uygulaması gerektiği olmuştur.
Santiago burada Fatima’ya rastlar ve ona aşık olur. Her gün onu görmek için çeşmeye gider. Bir gün çölü seyrederken gözünün önünden anlık olarak silahlı bir birliğin vahayı işgal ettiği geçer. Bir devecinin de telkiniyle vahanın ileri gelenlerinin karşısına çıkar. En yaşlısı Yusuf peygamberin rüyasının yorumunu hatırlatır ve delikanlının haklı olabileceğini düşünür. Ve silahlanmaları için emir verir. Toplantıdan sonra devasa bir at üzerinde siyah peçeli herhangi bir dünyalıdan çok daha güçlü görünen ve omuzunda bir şahin taşıyan birisi vahaya gelir. Savaşçıların geleceğini söyleyen kişiyi görmek ister. Santiago’nun içinde herhangi bir korku belirmez. Cesaret sınavını geçen Santiago, Simyacı’yla tanışır. Simyacı Santiago’nun sabaha sağ çıkabilirse kendisini bulması için güneye gelmesini söyler ve kısa sürede ortalıktan kaybolur.
Gece süvariler saldırır ama önlem alan vahanın sakinleri onları öldürürler ve Santiago’nun sayesinde tehlikeyi atlatmış olurlar. İleri gelenler Santiago’nun vahanın müşaviri olmasını isterler. Fakat Santiago çöle Simyacı’yı aramaya gider. Simyacı güneye doğru yola koyulur ve vahanın ortasında bi çadır görür, simyacının çadırı olduğunu düşündüğü çadırın içine doğru girer ve simyacıyla karşılaşırlar.Daha sonra Simyacının misafiri olup çadırında iki gün kalır. Simyacı onun geleceğini kendisine çölün söylediğini anlatır. Ona çölü geçmesinde yardımcı olacaktır. Santiago döner ve Fatima’ya yapacaklarını anlatır. Fatima'ya onu beklemesini söyler. Fatima onu beklemenin kendi kişisel menkıbesi olduğunu anladığını söyler ve Santiago'nun geri dönmesini beklemeye karar verir.
Santiago
çölün dilini öğrenmek zorundadır çünkü piramitler de çölün
bir parçası olduğu gibi Santiago'nun çöle daha iyi adapte olmasını sağlayacaktır. Menkıbesini tamamlayabilmesi için ise bunu yerine getirmesi gerektir. Simyacı ve Santiago birlikte yola çıkarlar. Simyacı ona yüreğini
dinlemeyi öğretmek istemektedir ve bu sayede kendi yolunu da
bulabilecektir. Simyacı ‘Kendi yüreğini dinle. Yüreğin her
şeyi bilir, çünkü yüreğin Evrenin Ruhundan gelmektedir ve bir
gün oraya geri dönecektir’ der.
Santiago,
yüreğinin söylediklerini dikkatle dinleyerek çölde ilerlemesine
devam eder. Karşılaştıkları güçlükler karşısında hep kendi
kişisel menkıbesine güvenir. Simyacı ile piramitlerin
yakınlarında bir manastıra kadar gelirler. Burada Simyacı'nın kurşunu altına çevirdiğini kendi gözleriyle de görür. Simyacı ona ’Yüreğin
hazinenin olduğu yerdir.’ diyerek ondan ayrılır.Daha sonra Santiago Simyacı'dan aldığı altınlarla yola koyulur ve sonunda kumullar tepesine ulaşır. Piramitler, bütün görkemiyle
karşısında yükselmektedir. Kumulun tepesinde dizüstü düşüp Tanrı'ya karşılaştırdığı insanlar için şükrederek birden ağlamaya başlar ve gözyaşlarının düştüğü yerde hazinenin olduğunu düşünerek kazmaya başlar. Tüm gece kazmasına rağmen hiç bir şey bulamaz. Kazmakta yorulan Santiago birden uykuya dalar. Ansızın gelen ayak sesleriyle uykusundan uyanır. Gelenler savaşcı mültecilerdir. Cebindeki altınları alan mülteciler kalan diğer altınların Santiago'nun kazdığı yerde olduğunu düşünür ve tekrar orayı kazdırırlar. Fakat bişey çıkmayınca genci oracıkta döverler. Mülteciler onu tam öldürecekleri sırada onlara rüyasını anlatmaya başlar ve rüyasında piramitlerin yakınında hazine gördüğünü söyler ve onun için İspanya'dan Mısır'a geldiğini söyler.
Aralarından
birisi onun tam bir salak olduğunu kendisinin de rüyasında;
İspanya’da bir yerde, bir firavun incirinin altında hazine
olduğunu gördüğünü ama ahmakça hareket etmediğini söyler. Ve
Santiago’yu serbest bırakırlar. Bunları duyan Santiago'nun içi birden neşeyle kaplanır ve Simyacı’nın haklı
olduğunu yüreğinin İspanya’da olduğunu anlar. Rüyayı gördüğü
kiliseye giderek firavun incirinin dibini kazar ve hazinesine
kavuşur.Daha sonra yüreğini tekrar dinleyip Fatima’yla evlenmek üzere Mısıra doğru yola koyulur.
KİTAPTAKİ KARAKTERLER VE ANALİZİ
Santiago:
Endülüslü bir çoban kitabın baş kahramanı, dünyayı gezmek
isteyen meraklı bir kişi
Fatima: Santiago'nun çölde karşılaşıp aşık olduğu daha sonra evlendiği kız
Bilge Kral: Santiago’ya Endülüsteyken yol gösterir, onun hayallerinin peşinden koşmasına yardımcı olur.
Çingene Falcı; Santiago’nun rüyasını yorumlayan Mısıra gitmesini söyleyen kişi
Simyacı: Santiago'ya yol gösteren bilge bir kişidir. Mısır'da onu yalnız bırakmamıştır.
İngiliz: Kitap okumayı çok seven, akıllı ve macera seven bir gezgin.
Billuriyeci: Santiago'nun Afrika'nın liman şehrinde tanıştığı çocuğa altınlarını kaptırdıktan sonra çalışmaya başladığı dükkanın sahibi.
Fatima: Santiago'nun çölde karşılaşıp aşık olduğu daha sonra evlendiği kız
Bilge Kral: Santiago’ya Endülüsteyken yol gösterir, onun hayallerinin peşinden koşmasına yardımcı olur.
Çingene Falcı; Santiago’nun rüyasını yorumlayan Mısıra gitmesini söyleyen kişi
Simyacı: Santiago'ya yol gösteren bilge bir kişidir. Mısır'da onu yalnız bırakmamıştır.
İngiliz: Kitap okumayı çok seven, akıllı ve macera seven bir gezgin.
Billuriyeci: Santiago'nun Afrika'nın liman şehrinde tanıştığı çocuğa altınlarını kaptırdıktan sonra çalışmaya başladığı dükkanın sahibi.
SİMYACI YER VE ZAMAN
YER (MEKAN): Romanda
bir çok mekan olmasına rağmen yer olarak İspanya, Afrika ve
Mısır'da olaylar sürmüştür.
ZAMAN: Romanlar genelde uzun bir zamanı kapsar ancak bu roman uzun bir zaman diliminde geçtiği söylenemez. Olaylar ayrıntılı anlatıldığı için zamanın uzun olduğu düşüncesine kapılıyorsunuz. Bu da ustaca bir anlatımın sonucudur.
ZAMAN: Romanlar genelde uzun bir zamanı kapsar ancak bu roman uzun bir zaman diliminde geçtiği söylenemez. Olaylar ayrıntılı anlatıldığı için zamanın uzun olduğu düşüncesine kapılıyorsunuz. Bu da ustaca bir anlatımın sonucudur.
