29 Kasım 2017 Çarşamba

SİMYACI KİTAP ÖZETİ, KONUSU, ANA FİKRİ, İNCELEMESİ - PAULO COELHO

KİTABIN ADI: SİMYACI

KİTABIN YAZARI: Paulo COELHO

SAYFA SAYISI: 184

KİTABIN TÜRÜ: ROMAN

YAYIN EVİ VE ADRESİ :CAN YAYINLARI Ltd.sti. 

KİTABIN KONUSU (TEMASI):


Tek hayali dünyayı gezmek olan Santiago adında bir gencin, ailesinin rahip olmasını istemesine karşın, hayallerinin peşinden koşarak İspanya'dan Mısır'a yaptığı yolculuğu konu alıyor.

KİTABIN ANA FİKRİ:

Bir insanın istediği şeyi elde etmesi için verdiği kararlar doğrultusunda adım atmalı ve asla pes etmeden inancını kaybetmeden sonucuna ulaşana dek vazgeçmemesi gerektiği.

KİTABIN ÖZETİ:

Romanın baş kahramanı olan Santiago'nun anne ve babası oğullarının rahip olmasını çok ister ve Santiago'yu rahip okuluna gönderirler. Santiago'nun rahip olmaya çok da niyeti yoktur. Santiago'nun hayatı o kadar yoğundur ki okuldan kalan zamanında da babasının koyun sürüsünü otlatmaya götürür. Santiago çok iyi okuma yazma bilmesine rağmen yeni yerler görmeye ve gezmeye meraklı olduğundan dolayı çoban olmak ister. Koyun otlatma işi ona tüm Endülüs’ü gezme imkanı ve daha çok kitap okuma imkanı sağlamaktadır. Santiago bir gün babasına okuldan ayrılmayı düşündüğünü ve gezgin olup dünyayı dolaşmak istediğini söyler. Babası da ona bir kese altın verip ‘Git, kendine bir sürü al ve en iyi şatonun bizim şatomuz ve en güzel kadınların bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünyayı dolaş’  der ve oğlunu kutsayarak ona izin verir.


Santiago sırtına heybesini, kitabını ve yamçasını alıp yola koyulur. Babasının verdiği para ile bir koyun sürüsü alır. Hayatının en büyük düşü olan; dünyayı dolaşma fikrini gerçekleştirmeye başlar. Ama bilir ki dünya öyle uçsuz bucaksız ve sonu olmayan bi yer ki bu ona daha çok heycan katar. Kısa sürede olsa koyunlarına eşlik eder ve onları takip ederek sürünün peşinden gider. Bi süre sonra yeni şeyler keşfeden Santiago tekrar sürüye yön verir. Her gün yeni yerler keşfeder, otlaklar değiştiği halde bazen mevsimlerin bile birbirine benzemediğini dahi anlamaz. Koyunların tek kaygısı yiyecek ve sudur. Dağ,  taş, köy kasaba geçip hava karardığında koyunları kurtlara karşı emniyete alacak düzgün bir yer bulduğunda yatar ve sabah hava aydınlanınca tekrar gezmek için yola koyulur.

Santiago bir gün yıkık bir kiliseye girer. Kilisenin içinde büyümüş olan firavun inciri ağacının dibine oturuverir. Biraz dinlendikten sonra yanında getirdiği kitabını açıp okumaya başlar daha sonra ufaktan şekerlenip uykuya dalar. Rüyasında; bir çocuk koyunlarıyla oynarken, onu elinden tutup Mısır piramitlerine götürür. ‘Burada gizli bir hazine bulacaksın’ der ve tam yerini gösterecekken Santiago uyanıverir. Santiago bu rüyanın etkisinde kalır fakat inanmaz. Tarifa’ya geldiğinde düş yorumcusu çingene bir yaşlı kadının olduğunu anımsar ve yaşlı kadını yanına gider.Çingene falcı kadın Santiago’yu çok şaşırtır. Santiago’nun Mısır piramitlerine gideceğini orada bir hazine bulup zengin olacağını ve hazinen onda birini istediğini söyler. Santiago oradan ayrılarak dolaşmaya devam eder. Pazarın içinde dolaşırken kendisini Salem Kralı olarak tanıtan yaşlı bir adama rastlar. Adamla epey muhabbet eder, ona gördüğü düşten ve falcı kadının söylediklerini anlatır. Yaşlı adam Santiago’nun kendi kişisel menkıbesinin peşinde olduğunu öğrenir ve etkilenir, bunun için ona yardım edeceğini söyler. 

Yaşlı adam, evrenin gizemleri hakkında bilgi vermek karşılığında; Santiago’dan koyunlarından 6 tanesini ister. Sonra onu sarayına götürür ve onu bir testten geçirir. Bir yemek kaşığına yağ koyarak elinde tutmasını ve bu şekilde sarayı gezmesini ister. Santiago dolaşır gelir ama saray hakkında hiç bir izlenim elde edemez çünkü yağı dökmemek için etrafa dikkat etmemiştir.Yaşlı adam sarayın harikalarını tanıması için onu tekrar gönderir. Geri geldiğinde yağ dökülmüştür. ‘Mutluluk gizli dünyanın bütün harikalarını görmektir; ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan’ der yaşlı adam. Bir çoban gezmeyi bilir ama koyunlarını asla unutmaz. Mesajı almıştır. Yaşlı adam, Santiago’ya urin ve tummimi adında biri beyaz diğeri siyah olmak üzere iki adet gizemli taş verir ve siyah olanı “evet”, beyaz olanı “hayır” anlamını taşıyan bu taşları “zora düştüğün zamanlarda kullan ancak kendi kararını kendin vermeye çalış ama Tanrı’nın sana göndereceği simgelere saygılı ol” der.


Santiago falcı kadın ve Salem kralından aldığı işaret ve bilgilerden sonra Mısır’a gitmek için sürüsünü satar ve yola koyulur. Afrika’nın liman şehrinde bir çocukla tanışır, bu çocuk kendisinin turizm danışmanı olduğunu söyler Santiago'ya. Mısır’a gidebilmek için çölün geçilmesi gereklidir ve deve almak için pazara giderler. Ama çocuk parayı çalarak kaçar ve Santiago’yu bu tanımadığı şehirde parasız pulsuz bırakır. Santiago taşları ilk ve son kez burada Salem kralının kutsamasının üzerinde olup olmadığını anlamak için kullanır. Aldığı yanıt olumludur. Bunun da sevinci ile yoluna devam edebilmek için billuriyeci dükkanına para kazanmak için girer. Dükanında kristal satmak üzere işe başlar. Billuriyecinin azalan işlerinin tekrar canlanmasını sağlar. Aralarındaki ilişki giderek artar ve birbirlerine hayallerini anlatmaya başlarlar. Billuriyeci hacca gitmek için para biriktirmektedir. Kişisel menkıbesinin bu olduğunu bilen billuriyeci parası olduğu halde bunu gerçekleştirmez, çünkü daha sonra yaşaması için bir nedenin kalmayacağını düşünmektedir. Altı ay burada çalışan Santiago yeterli parayı kazanır ve tekrar yola koyulur. 

Yolda bir İngiliz'le karşılaşır. Bu İngiliz kendi kişisel menkıbesi olan Simyacı’yı bulup felsefe taşının gizemini keşfetmek için uğraşmaktadır; bunun için  onun da çölü geçmesi gerekmektedir. Birbirleriyle iyi anlaşırlar ;bir kervana katılırlar. Kervanda piramitlere gitmek isteyen dünyanın birçok ülkesinden insanlar vardır. Kervan ilk olarak AL-FAYOUM'a doğru gider. Fakat yolda kaybolurlar ve bir vahanın savaşçıları tarafından bulunurlar. Kabileler arasında bir savaş vardır ve burada kalmak zorundadırlar. İngiliz Simyacı’yı buralarda bulacağını düşünmeye başlamış ve Santiago’nun yardımlarıyla onu aramaya halktan sormaya başlamıştır. Santiago İngiliz'den simyacının kurşunu altına çevirdiğini öğrendikten sonra İngiliz'in neden ısrarcı bi şekilde Simyacı'yı aradığını daha iyi anlamıştır. İngiliz Simyacı’ ya çölde rastlar fakat ondan öğrenebildiği tek şey ; önceden beri bildiğini uygulaması gerektiği olmuştur. 

Santiago burada Fatima’ya rastlar ve ona aşık olur. Her gün onu görmek için çeşmeye gider. Bir gün çölü seyrederken gözünün önünden anlık olarak silahlı bir birliğin vahayı işgal ettiği geçer. Bir devecinin de telkiniyle vahanın ileri gelenlerinin karşısına çıkar. En yaşlısı Yusuf peygamberin rüyasının yorumunu hatırlatır ve delikanlının haklı olabileceğini düşünür. Ve silahlanmaları için emir verir. Toplantıdan sonra devasa bir at üzerinde siyah peçeli herhangi bir dünyalıdan çok daha güçlü görünen ve omuzunda bir şahin taşıyan birisi vahaya gelir. Savaşçıların geleceğini söyleyen kişiyi görmek ister. Santiago’nun içinde herhangi bir korku belirmez. Cesaret sınavını geçen Santiago, Simyacı’yla tanışır. Simyacı Santiago’nun sabaha sağ çıkabilirse kendisini bulması için güneye gelmesini söyler ve kısa sürede ortalıktan kaybolur. 
Gece süvariler saldırır ama önlem alan vahanın sakinleri onları öldürürler ve Santiago’nun sayesinde tehlikeyi atlatmış olurlar. İleri gelenler Santiago’nun vahanın müşaviri olmasını isterler. Fakat Santiago çöle Simyacı’yı aramaya gider. Simyacı güneye doğru yola koyulur ve vahanın ortasında bi çadır görür, simyacının çadırı olduğunu düşündüğü çadırın içine doğru girer ve simyacıyla karşılaşırlar.Daha sonra Simyacının misafiri olup çadırında iki gün kalır. Simyacı onun geleceğini kendisine çölün söylediğini anlatır. Ona çölü geçmesinde yardımcı olacaktır. Santiago döner ve Fatima’ya yapacaklarını anlatır. Fatima'ya onu beklemesini söyler. Fatima onu beklemenin kendi kişisel menkıbesi olduğunu anladığını söyler ve Santiago'nun geri dönmesini beklemeye karar verir. 


Santiago çölün dilini öğrenmek zorundadır çünkü piramitler de çölün bir parçası olduğu gibi Santiago'nun çöle daha iyi adapte olmasını sağlayacaktır. Menkıbesini tamamlayabilmesi için ise bunu yerine getirmesi gerektir. Simyacı ve Santiago birlikte yola çıkarlar. Simyacı ona yüreğini dinlemeyi öğretmek istemektedir  ve bu sayede kendi yolunu  da bulabilecektir. Simyacı ‘Kendi yüreğini dinle. Yüreğin her şeyi bilir, çünkü yüreğin Evrenin Ruhundan gelmektedir ve bir gün oraya geri dönecektir’ der.

Santiago, yüreğinin söylediklerini dikkatle dinleyerek çölde ilerlemesine devam eder. Karşılaştıkları güçlükler karşısında hep kendi kişisel menkıbesine güvenir. Simyacı ile piramitlerin yakınlarında bir manastıra kadar gelirler. Burada Simyacı'nın kurşunu altına çevirdiğini kendi gözleriyle de görür. Simyacı ona ’Yüreğin hazinenin olduğu yerdir.’ diyerek ondan ayrılır.Daha sonra Santiago Simyacı'dan aldığı altınlarla yola koyulur ve sonunda kumullar tepesine ulaşır.  Piramitler, bütün görkemiyle karşısında yükselmektedir. Kumulun tepesinde dizüstü düşüp Tanrı'ya karşılaştırdığı insanlar için şükrederek birden ağlamaya başlar ve gözyaşlarının düştüğü yerde hazinenin olduğunu düşünerek kazmaya başlar. Tüm gece kazmasına rağmen hiç bir şey bulamaz. Kazmakta yorulan Santiago birden uykuya dalar. Ansızın gelen ayak sesleriyle uykusundan uyanır. Gelenler savaşcı mültecilerdir. Cebindeki altınları alan mülteciler kalan diğer altınların Santiago'nun kazdığı yerde olduğunu düşünür ve tekrar orayı kazdırırlar. Fakat bişey çıkmayınca genci oracıkta döverler. Mülteciler onu tam öldürecekleri sırada onlara rüyasını anlatmaya başlar ve rüyasında piramitlerin yakınında hazine gördüğünü söyler ve onun için İspanya'dan Mısır'a geldiğini söyler. 

Aralarından birisi onun tam bir salak olduğunu kendisinin de rüyasında; İspanya’da bir yerde, bir firavun incirinin altında hazine olduğunu gördüğünü ama ahmakça hareket etmediğini söyler. Ve Santiago’yu serbest bırakırlar. Bunları duyan Santiago'nun içi birden neşeyle kaplanır ve Simyacı’nın haklı olduğunu yüreğinin İspanya’da olduğunu anlar. Rüyayı gördüğü kiliseye giderek firavun incirinin dibini kazar ve hazinesine kavuşur.

Daha sonra yüreğini tekrar dinleyip Fatima’yla evlenmek üzere Mısıra doğru yola koyulur.

KİTAPTAKİ KARAKTERLER VE ANALİZİ

Santiago: Endülüslü bir çoban kitabın baş kahramanı, dünyayı gezmek isteyen meraklı bir kişi

Fatima: Santiago'nun çölde karşılaşıp aşık olduğu daha sonra evlendiği kız

Bilge Kral: Santiago’ya Endülüsteyken yol gösterir, onun hayallerinin peşinden koşmasına yardımcı olur.


Çingene Falcı; Santiago’nun rüyasını yorumlayan Mısıra gitmesini söyleyen kişi

Simyacı: Santiago'ya yol gösteren bilge bir kişidir. Mısır'da onu yalnız bırakmamıştır.

İngiliz: Kitap okumayı çok seven, akıllı ve macera seven bir gezgin.

Billuriyeci:  Santiago'nun Afrika'nın liman şehrinde tanıştığı çocuğa altınlarını kaptırdıktan sonra çalışmaya başladığı dükkanın sahibi.

SİMYACI YER VE ZAMAN


YER (MEKAN): Romanda bir çok mekan olmasına rağmen yer olarak İspanya, Afrika ve Mısır'da olaylar sürmüştür.

ZAMAN: Romanlar genelde uzun bir zamanı kapsar ancak bu roman uzun bir zaman diliminde geçtiği söylenemez. Olaylar ayrıntılı anlatıldığı için zamanın uzun olduğu düşüncesine kapılıyorsunuz. Bu da ustaca bir anlatımın sonucudur.