Zeytindağı Kitap Özeti – Falih Rıfkı Atay
Kitabın ismi; Cemal Paşa’nın karargahının (4.
Karargah) bulunduğu Kudüs’e yakın bir dağın isminden gelmektedir.
Birinci Dünya Harbi patlak verdiğinde Falih Rıfkı yedek subay olarak orduya
alınır ve Cemal Paşa’nın karargahına tayin olur. Cemal Paşa ile ilişkileri de
burada gelişir.
Kitabın ilk kısımlarında İttihat ve Terakki’den söz edilmiştir. İttihat ve
Terakki içerisinde Cemal Paşa, Talat Paşa ve Enver Paşa en önemli simalardır.
Cemal Paşa yenilikçiliği ile tanınmaktadır. Enver ve Talat Paşa’lar ise
muhafazakar bir kişilik sergilemektedir. Enver Paşa’nın Turancılık fikirleri
güçlüdür. Falih Rıfkı, Enver Paşa’nın bu fikirlerini benimsememekte ve Enver
Paşa’yı diktatör olarak nitelemektedir. Türkiye’nin kurtuluşunun Enver Paşa
gibilerden kurtulmakla mümkün olduğu düşüncesindedir. İttihat ve Terakki kendi
içerisinde bölünmüş bir yapı sergilemektedir. Bir birlik ve beraberlik söz
konusu değildir. Her liderin bir grubu vardır. Falih Rıfkı da Cemal Paşanın
adamı damgasını taşımaktadır. Falih Rıfkı, İttihat ve Terakkinin bu yönünü yani
fikir birliğinin bulunmayışını eleştirmektedir. Çünkü yaşanılan buhrandan
kurtuluş ancak birlik ve beraberlikle mümkündür. Buna rağmen bilinçsiz
yaklaşımlar, kişisel hesaplaşmalar İttihat ve Terakkiyi kendi kendisiyle
uğraşan bir duruma düşürmüştür.
Falih Rıfkı, Cemal Paşa ile beraber çalışmaya başladıktan sonra, olayları daha
açık ve net bir şekilde görebilmektedir. Bir dönem, bir İmparatorluk yok
olmaktadır. Yazar bunu sezinleyebilmektedir. Suriye, Filistin ve Hicaz’da
yaşamış oldukları bir devrin çöküşünü gözler önüne sermektedir.
Falih Rıfkı Osmanlı’nın bir kukla devlet olduğunu söylemektedir. Örneğin şöyle
bir olay anlatılmakta; “Mahmut Şevket Paşa’yı öldüren Kavaklı Mustafa,
memleketten kaçmaya muvaffak olmuştu. Bir Rus vapuruna binmişti. Fakat
Osmanlının Rus sancağı taşıyan bir vapurdan bir kişiyi almaya hakkı yoktu.
Bunun üzerine bir Osmanlı hükümeti görevlisi, Kavaklı Mustafa’yı gemiden
kaçırır ve boğdurur. Bu olayı haber alan Ruslar, Kavaklı Mustafa’yı kaçıran
zatı görevden aldırır ve bundan böyle devlet hizmetinde kullanılmamasını
isterler ve istedikleri de olur.”
Osmanlı, ümmetçilik fikri sebebiyle neredeyse üç kıtada egemen olmuştu. Bu
coğrafyanın büyük bir kısmını Arapların yaşadıkları ülkeler kapsamaktaydı.
Kudüs, Şam, Filistin, Hicaz gibi. Osmanlı sadece coğrafyada büyüyebilmişti.
Çünkü, bu kazanılan toprakların hiçbirinin kültürlerine, dillerine,
ticaretlerine ve maddiyatlarına egemen olunamamıştı. Hatta Osmanlı, Arapları
Türkleştireceğine oradaki Türkler Araplaşmıştı.
“Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık.”
Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi. Eğer,
medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu içlerine kadar
gireceğine şüphe yoktu. Osmanlı Emperyalizmi şu ana fikir üstünde kurulmuş bir
hayal idi. “ Türk milleti kendi başına devlet yapamaz! “
Osmanlı, Arap topraklarını alarak oraları bir bakıma imar ediyordu. Çünkü, Arap
şeyhleri arasındaki kanlı savaşlar sonucunda Arap halkı mağdur oluyor ve maddi
olarak da çöküntüye uğruyordu. Osmanlı geldiğinde ise bu şeyhleri uzlaştırıp
sükuneti sağlıyor ve onlara belirli imtiyazlar veriyordu. Bir bakıma Osmanlı
onlar için bir kurtuluş gibiydi. Buna rağmen Osmanlının güçsüz duruma düşmesini
fırsat bilip hemen İngilizlerle, Fransızlarla anlaşmışlar ve Osmanlı’ yı
arkadan vurmuşlardır. Osmanlı’ ya karşı görünüşte bağımlı olan Araplar her
zaman kendi halifeliklerini istiyordu. Müslüman Araplar arasında Arap
Halifeliği hükümeti peşinde olanlar vardı ve 1. Dünya savaşı çıktığında bu
düşüncelerini gerçekleştirmek için ve İngilizlerin vereceklerini vaadettikleri
imtiyazlardan dolayı Osmanlı’ ya ihanet etmişlerdi.
Osmanlının Araplara vermiş olduğu haklar, onların küçük bir anlaşmazlıkta bile
isyan etmelerini sağlıyordu. Cemal Paşa zamanında çıkmış olan bir kanun ile
komutanlara eğer vatan müdafaası için zaruri görülürse idam hükümlerini yerine
getirmesi yetkisi verilmişti. Yani isyanlar artık kanla bastırılıyordu.
Cemal Paşanın bir amacı da Suriye’ yi Osmanlılaştırmaktır. Bu düşüncesini
gerçekleştirmek için Suriye’ de modern okullar açtırmıştır. Bunun yanında bir
de hicret eden Ermenileri, Suriye içlerine dağıtarak güçlenen Araplılığa karşı
bir teminat olarak kullanıyordu. Hatta Ermenileri güçlendirmek için ev ve
toprak bile verilmiştir.
Falih Rıfkı Atay, Arapları anlatırken din sömürüsü konusuna da değinmiştir.
Falih Rıfkı’ ya göre din sömürüsü bütün dinler için geçerlidir. “Medine dini
mallaştırmış ve maddeleştirmiş bir Asya pazarıdır. Kudüs dini oyunlaştırmış bir
Garp tiyatrosudur”. Araplar çok fakirdir. Kendi ülkelerinde; ata topraklarında
hizmetçi konumuna düşmüşlerdir. Filistin ikiye ayrılmıştır. Eski Filistin
Arapların,yani hizmetçilerin; yeni Filistin ise tüm güzelliği ve ihtişamıyla
Yahudilerin. Din satışa sunulmaktadır. Hac dönemlerinde Araplar da Yahudiler de
büyük kazanç elde etmek peşindedir.
Osmanlı Devletinin Almanlarla beraber savaşa girmesinin en büyük nedeni İttihat
ve Terakki yöneticilerinden Enver Paşa’ nın Alman hayranı olmasından kaynaklanıyordu.
Birinci Dünya harbi sonucunda Tuna yukarısındaki iki İmparatorluk, Akdeniz
kıyısındaki bir İmparatorluk ve Tuna kenarındaki bir krallık devrilmek
üzereydi.
Suriye ve Filistin’ de Almanların durduramadığı İngiliz seli yine bir Türk,
fakat bu sefer öz bir kumandan, Mustafa Kemal tarafından Halep aşağısında
tutulmuştur. Mustafa Kemal’ in orada seçtiği savunma hattı, Milli Misak’ taki
Türkiye sınırıdır.
Cemal Paşa’ nın yerine, Suriye’ de silahlı kuvvetlerin başına geçen Alman Fon
Falkenhein bozgunu durduramadı ve Kudüs İngilizlerin eline geçti.
Artık yalnız Anadolu ve İstanbul düşünülür. İmparatorluğa ve onun rüyalarına
“Allahaısmarladık! “ denir.
Artık Şam’ dan ayrılmak zamanı gelmiştir. Cemal Paşa İstanbul’ da istifa
edecektir.
Cemal Paşa harap Anadolu topraklarını gördükçe
- “Keşke vazifem buralarda olsaydı, keşke o altın sağanağı ve enerji fırtınası,
bu durgun, boş ve terkedilmiş vatan parçası üstünden geçseydi. Anadolu hepimize
hınç ve güvensizlikle bakıyordu. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp
götürdüğümüz bu anaya şimdi kendimiz pişmanlığımızı getiriyoruz. Kumar oynadık
ve kaybettik” diye düşünmektedir.
Cemal Paşaya sorulan :
- Paşam bu harbe niçin girdik? sorusuna cevap ilginçtir.
- Aylık vermemek için! Hazine tamtakırdı. Para bulabilmek için ya bir tarafa
boyun eğmeli, ya öbür tarafla birleşmeli idik.
İlim, İhtisas ve tecrübe sahibi Mustafa Kemal, vatan ve istiklal düşüncesiyle
milletin nesi var nesi yoksa yüzde kırkını vatan savunması için vermesi
gerektiği düşüncesindedir.
Sakarya, Dumlupınar, İzmir ve Lozan… hepsi böyle ödenmiştir.
Mustafa Kemal büyük harbe girmek karşıtı idi: çünkü O kafa ve sanat adamı idi.
Mustafa Kemal Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı : çünkü O vatan
adamı idi.
İşte bütün kitabın özü : İlim ve vatan adamı olunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder