30 Mayıs 2019 Perşembe

CEVDET KUDRET SOLOK KİMDİR? - HAYATI - CEVDET KUDRET SOLOK EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ - ŞİİRLERİ


CEVDET KUDRET SOLOK HAYATI


7 Şubat 1907 yılında İstanbul'da doğan Cevdet Kudret Solok yine doğduğu yer olan İstanbul'da 10 Temmuz 1992 yılında hayata veda etmiştir. 9 yaşında babası Musul Harbi'nde ölmüştür. Ortaöğretim hayatını Davutpaşa Ortaokulunda tamamlamıştır. Lisenin ilk yıllarını İstanbul Erkek Lisesinde okuduktan sonra yakalandığı zatülcenp hastalığı nedeniyle öğrenim hayatına ara vermiştir. Daha sonra İstiklal Lisesi'nde tekrar öğrenime başlayıp tamamlamıştır. İstanbul Darülfünunu Hukuk fakültesini 1933 yılında bitirmiştir. Mizacına yatkın bulmadığı için Hukuk mesleğine devam etmek istemedi. Kayseri Lisesi ve Ankara Atatürk Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Ayrıca Ankara Devlet Konservatuarı'nda diksiyon ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Daha sonra Türkiye Ansiklopedisi bürosunda edebiyat sekreterliği görevinde bulundu.

CEVDET KUDRET SOLOK EDEBİ KİŞİLİĞİ

Birinci Perde adını verdiği kitabında şiirlerini toplamıştır.
Roman ve tiyatro türlerinde de eserleri olan Cevdet Kudret, okul kitapları ve edebiyat tarihimizle ilgili önemli eserler yazmıştır.
Şiirle başladığı edebiyat hayatına; öykü ve daha sonra roman, tiyatro türünde eserleriyle devam etmiştir.
Şiirlerinde bireysel duygular, yalnızlık, özlem ve kıskançlık gibi konuları işlemiştir.
Romanlarında daha çok kendi yaşantısını ele almıştır.
Edebiyatla ilgili önemli inceleme ve araştırmaları olmuştur. Dil üzerine denemeler yazmıştır.

CEVDET KUDRET SOLOK ESERLERİ

Şiir: 

Birinci Perde (1929) 

Öykü: 

Sokak (1974) 

Roman: 

Sınıf Arkadaşları (1943, 1976) 
Havada Bulut Yok (1958, 1976) 
Karıncayı Tanırsınız (1976)

Araştırma:

Edebiyat Bilgileri
Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman
Orta Oyunu
Karagöz

Deneme:

Dilleri Var Bizim Dile Benzemez (1966)
Bir Bakıma (1977) 
Benim Oğlum Bina Okur (1983) 
Kalemin Ucu (1991)

CEVDET KUDRET SOLOK ŞİİRLERİ

DİLEK ŞİİRİ

Bir küçük, bir küçücük evim olsa;
İçinde bir küçük, bir küçücük halım olsa;
Bütün bunlar benim öz malım olsa.
Masam, mürekkebim, etajerim,
Penceresinde benim perdelerim,
Etajerinde kitaplarım olsa.
Bir ufak, bir minicik evim olsa;
İçinde bir kadın, beni parasız pulsuz seven bir kadın
Bu kadın karım olsa!
Nerde, hangi şehirde olursa olsun,
Bir küçük, bir küçücük evim bulunsun,
Bir ufacık halım olsun yeter,
Yeter de artar bile!
Nerde, hangi şehirde olursa olsun,
Etajerim, kitaplarım olsun,
Beni parasız pulsuz seven karım olsun yeter,
Yeter de artar bile!

ÖLÜM ŞARKISI ŞİİRİ

Ölmüşüm… Yanımda hiç kimseler yok;
Vücudum, soğumuş bir yataktadır,
Ruhum, karanlıkta kaybolan çocuk
Gibi başucunda ağlamaktadır.
Artık her şeylerim uzaklaşıyor,
Beni bırakıyor elbiselerim;
Ayağım başıtndan ayrı yaşıyor,
Alnımın terini duymuyor derim.
Kulağım sesleri duyarmış gibi,
Boşluğun içinde açılmış kalmış;
Arkasında hâlâ göz varmış gibi
Gördüğüm bir derin hayale dalmış.
Elimle yüzüme dokunabilsem
Besbelli yüzümü tanımaz elim;
Hangi yana, hangi yana çevrilsem
Eşyama, kendime sahip değilim.
Ah bakın! Bir çile iplik halinde
Boşluklara doğru süzülüyorum
Dünyanın en tatlı geldiği günde
Bu ben öbür benden süzülüyorum.
Rüzgar değmez oldu artık yüzüme,
Gün ışığı kapıma boş yere gelir;
Kötü bir düş gibi dolar gözüme,
Bu toprak bana dağ, size tepedir!
Toprak yukarda, gül, aşağıda yılan!
Elimde kelepçe, gözümde burgu!
Toprak, kemiğimden etimi soyan
Hırsız, kanlı katil, kefen soyucu!
Bütün uzuvlarım bana darılmış,
Kulağım unutmuş artık sesimi;
Hepsi ayrı ayrı hayale dalmış,
Bu omuz, bu ayak bu el benim mi?
Girdiğim çukurdan iki facia:
Burda karınca dev, insan noktadır;
Toprağın altında bir zaman daha,
Tırnaklar ve saçlar uzamaktadır!
Ölüler, ölüler, koşun imdada!
Ölüler, sizin en yoksulunuzum!
Ölüler, koşun ki öbür dünyada
Topraktan bir sema ile mahpusum!
Yağmur çisil çisil üstüme yağar.
Tabiat kardeşim yasıma ortak;
Şehrin üzerinde uçan bulutlar
Serviler ucunda sallanan bayrak!

Şimdi sonu gelmez maviliklerde
Yağmurlar ruhumu yıkamaktadır;
Tenimin ruhumdan koptuğu yerde
Bir gizli facia kanamaktadır.
Acımı duyamaz oldu kimseler
Bana bir tahammül ver “aklıselim”;
İnsanlardan ayrı kaldığım yeter,
Yetişir onları göremediğim!
Yetişir yetişir yalnız yaşamak,
Kimselere görmeden heryeri görmek;
Yokluğu içimde her an taşımak,
Ziyayı işitmek, sesleri görmek…
Usandım buluttan,aydan,yıldızdan;
Elverir yürümek samanyolunda;
Usandım elinden ey dipsiz zaman,
Ey sema, ey sonu gelmiyen kıta!
Ağaçlar,özledim serin ve asil
Gölgeniz altında uyuklamayı;
Artık böyle her gün yakından değil,
Uzaktan görmeyi özledim ayı.
Ey dünya,cazibe kuvvetin nerde?
Artık beni kurtar semadan kurtar;
Sar beni sarmaşık, çek beni dere,
Bana elinizi verin ağaçlar!