KİTABIN ADI: VATAN YAHUT SİLİSTRE
SAYFA SAYISI: 128
KİTABIN TÜRÜ: ROMAN
YAYIN EVİ VE BASIM YILI: İnkılap Kitabevi - 2012
VATAN YAHUT SİLİSTRE KİTABININ KONUSU
Siliistre bugünkü Bulgaristan’da Tuna ırmağının kıyısında, bir kenttir. 1388 yılında Türkler tarafından fethedilen Silistre, 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında çok kalabalık bir Rus ordusu tarafından kuşatılmış, Musa Hulusi Paşa kumandanlığındaki Türk kuvvetleri kırk gün boyunca, kaleyi kahramanca savunurlar.Kitapta, asıl verilmek istenen Vatan Sevgisi’dir. Bunun yanında, Silistre Kalesİ’ne yardıma koşan gönüllüler ve bunlardan İslam Bey ile Zekiye’nin aşkı da anlatılmaktadır.
VATAN YAHUT SİLİSTRE ÖZETİ
VATAN YAHUT SİLİSTRE KISA ÖZETİ
İslam Bey, gönüllü olarak
orduya gideceğinden dolayı uzaktan sevmekte olduğu Zekiye ile vedalaşmak üzere
onun odasına girer. Zekiye’ye, kendisi hakkında beslediği sevgiyi anlatır. Kız
da ona karşı kayıtsız olmadığı gibi, onun arkasından o da erkek elbisesi
giyerek gönüllüler takımına karışır, Silistre’ye kadar gider. Silistre’de
kuşatma altında kalırlar. Bu arada İslam Bey yaralanır, ona, Âdem ismini almış
olan Zekiye bakar. Yaralı olduğu halde İslam, yanında Abdullah Çavuş ve Zekiye
ile düşman cephanesini ateşlemek üzere giderler. Dönüşlerinde düşman kuşatmayı
kaldırıp çekilmiş vaziyette bulurlar. Kumandan Sıtkı Bey de. Zekiye’nin
vaktiyle bir namus meselesinde itaatsizlik ettiği için keçe külah edilmiş
olduğundan asıl adı olan Ahmet’i değiştirip Sıtkı’yı kullanarak yeniden
askerlikte rütbesi kazanmış olan babası çıkar. İslam ile Zekiye’nin düğünleri
kazanılan savaşın mutluluğuyla birlikte yapılır.
VATAN YAHUT SİLİSTRE GENİŞ ÖZETİ
Birinci Perde:
Zekiye, odasında uzanmış kendi kendine İslam Bey’e olan aşkını anlatmaktadır.
İslam Bey ise, bu sırada, veda etmek için Zekiye’nİn penceresi etrafında
dolanmaktadır. Sesi duyunca, kendisini gösterir. Zekiye utanmıştır.
İslam Bey, Silistre’ye yardıma giden gönüllülerden olmaya kararlıdır. Bunu
Zekiye’ye söyleyince, sevgisi çok büyük olan Zekiye’nİn, haliyle üzüntüsü de
büyük olmuştur. Bu yüzden İs*lam Bey’i bu kararından vazgeçirmeye çalışır.
İslam Bey ise ataları arasında tam kırk iki şehit bulunduğunu, bu kadar şehidi
olan bir ailenin ferdine kaçmanın yakışmayacağını belirtir.
Zekiye ise kardeşini şehit vermiş, yıllar önce cepheye giten babasından ise
yıllardır bir haber alamamıştır.. Şimdi de hayatta tek sevdiği İnsandan
ayrılmak, ona kat be kat zor gelmektedir. Yine de, onu sevgi ile uğurlar. İslam
Bey, “Yaşasın vatan !” diyerek Zekiye’nİn yanından ayrılır.
İslam Bey, Zekiye’nİn yanından çıktıktan sonra, dışarıda kendisini bekleyen
gönüllülerin yanına gelir ve “Beni seven peşim*den gelsin” diyerek yola düşer.
Biraz sonra Zekiye de erkek kılığına girer ve İslam Bey’in git*tiği yoldan
takip eder.
İkinci Perde:
Gönüllüler, Silistre Kalesi’ndedirler. Zekiye de içlerindedir. Miralay Sıtkı
Bey, ölüm ve kalım günlerinin sayılı olduğunu, isteyenin gidebileceğini
söyleyince, gönüllülerden birisi “madem gidecektik de buraya neden geldik”
diyerek bütün arkadaşları adına kararlılıklarını vurgular. Zekiye’yı çocuk diye
göndermek isterler*se de, ısrarlı turumu sayesinde vazgeçerler…
Çatışma bütün şiddetiyle başlar. İslam Bey yaralanmıştır. Zekiye onu tanıdığı
için hemen yanına koşar, İslam Bey Zeki*ye’nİn kollarında bayılır.
Zekiye, tedavisi için yanında revire gider,
Miralay Rüstem Bey ile Sıdkı Bey ise gelmişten geçmişten derin bir sohbete
dalarlar.
Üçüncü Perde:
İslam Bey, hasta yatağında devamlı sayıklamakta, Zekiye ümit ve endişe ile
başında beklemektedir. Günler sonra gözlerini açtığında Zekiye’yi görünce,
şaşırır. Zekiye kendisini saklamaya Çalışsa da fazla direnemez ve iki sevgili
konuşmaya başlarlar.
Düşman ise hedefine adım adım yaklaşmaktadır. Kaleyi ele \ geçirmesi an
meselesidir. Tek çare olarak, kaleden çıkıp düşman cephaneliğini ateşlemek
gözükmektedir. Bu iş için İslam Bey yara*lı hali ile Öne çıkar. İkinci öne
çıkan kişi ise Zekiye’dir. Yanlarına bir de Abdullah Çavuş’u katarlar. Sıdkı
Bey Zekiye’ye çok dikkatli bakar ve “Oğlum mezarda yatıyor” der. Zekiye’yi
oğluna çok benzetmiştir.
Dördüncü Perde:
Aradan günler geçmiş, düşman toparlanmaya başlamıştır. Sıdkı Bey, çocukları
düşman içine gönderdiğine bin kere pişman olmuş vaziyette dolanıp durmaktadır.
Nihayet, Abdullah Çavuş görünür ve olanları anlatır. Anlattıklarından, İslam
Bey’in büyük bir kahramanlık ve fedakârlık örneği göstererek düşmana büyük
kayıp verdiği anlaşılmaktadır. Bu konuşma sürerken, İslam Bey, kelinde kırık
kılıcı ile çıkagelir, tabii Zekiye de arkasından.
Sıdkı Bey coşku ile İslam Bey’i “evladım” diyerek kucaklayıp alnından öper.
İslam Bey de onun ellerinden. Sonra Sıdkı Bey, çocuğun nerede olduğunu sorar.
İslam Bey, Sıdkı Bey’e bütün olup biteni anlatır. Sıdkı Bey kızı yanına
getirmesini söyler. Sıdkı Bey, Zekiye’ye sorduğu suallere aldığı cevaplardan
kendi öz kızı olduğunu; Zekiye de yüzündeki duruşun aynı ninesi ve abisinin
yüzündeki duruş olduğunu görerek, Sıdkı Bey’İn öz babası oldu*ğunu anlar. Baba
kız kucaklaşırlar. Sevinçlerine diyecek yoktur.
Bu esnada, Abdullah Çavuş eratın önüne düşmüş, onları “Arş Yiğitler Vatan
İmdadına” marşını söyleterek yürütmektedir. Sıdkı Bey’in önüne gelince
dururlar. Sıdkı Bey erat önünde şu tarihi konuşmayı yapar:
“Arslanlanml Doksan gündür çekmediğiniz belâ, görmediğiniz ce*fâ kalmadı.
Osmanlıların namusunu göklere çıkardınız. Vatan sizden hoşnuttur. ..Vatanımızın
faydasını koruduk, yine de koruruz. Her za*man koruruz. Biz her zaman bu yolda
ölmeye hazırırz. Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!”
Askerler de hep bir ağızdan: “Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlı*lar!” dîye
haykırır ve perde kapanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder