SAYFA SAYISI: 408
KİTABIN TÜRÜ: ROMAN
YAYIN EVİ VE BASIM YILI :İNKILAP KİTABEVİ - 2007
KİTABIN KONUSU (TEMASI):
Küçük yaşta annesini ve babasını kaybeden Feride'nin yaşadığı zorlukları, Kamuran'a olan bitmek bilmeyen aşkını ve Anadolu'da öğretmenlik yaptığı sırada Anadolu insanının yaşantısını ve tutumu kitapta konu olarak ele alınıyor.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Gerçek aşkın araya ne kadar engel girerse girsin bitmeyeceği bu romanın ana fikri olarak söylenebilir.KİTABIN ÖZETİ:
Feride
hareketli, yaramaz ve aynı zamanda da çok belli etmese de duygusal
bir kızdır. Üç yaşına kadar Musul’da yaşayan Ferida ve
ailesi buradaki kuraklıktan dolayı Kerbelâ’ya göçmüştür.
Altı yaşına kadar Kerbela'da yaşayan Ferida annesini kaybettikten
sonra teyzesinin yanına İstanbul’a gelir. İstanbul’da yeni
akrabalarıyla tanışan Feride, burada da yaramazlıklarını
sürdürür. Yalnız bir tek Besime Teyzesinin oğlu olan Kâmuran’a
karşı çekingenliği ve cesaretsizliği vardır. Kâmuran ise
Feride’den yaşca büyük ve yaşının gereğince oldukca uslu ve
ağırbaşlı biriydi. Feride dokuz yaşındayken de büyükannesini
kaybetmiştir. Sonra Feride on sene boyunca okuyacağı Sör
Mektebi’ne yazılır. Feride okula başladıktan kısa bir süre
sonra da babasını kaybeder. Yaramazlıklarına okulda da devam eden
Feride bu yüzden arkadaşlarından ayrı bir şekilde tek
başına oturtulmuştur.
Feride
oldukça yaramaz biri olmasının yanında oldukça da cesaretli
biriydi. Birçok kişinin cesaret edemeyeceği işlerde yapardı.
Meselâ her teneffüs okullarındaki ağaca tırmanır ve daldan dala
atlardı. İşte bunu gören muallim ona “Bu kız insan değil
ÇALIKUŞU” diye bağırmış ve o günden sonra Feride’nin
adı ÇALIKUŞU olarak kalmıştır.
Feride
ile Kâmuran genelde birbirleriyle kavga ederler. Ama ikisinin esas
ilişkisi Feride’nin yine ağacın üstündeyken bir akşam Kâmuran
ile Neriman adında dul bir kadının gizli konuşmalarını
duymasıyla başlar. O günden sonra Feride'den korkmaya başlayan
Kâmuran ona, bu olayı kimseye anlatmaması için, sık sık
hediyeler gönderir. Fakat bu hediyeler Feride’yi kızdırıyordur.
Bir yaz Feride Tekirdağ’a başka bir teyzesinin yanına gider.
Teyzesinin kızı olan Müjgân Feride’nin çok sevdiği, ağırbaşlı
ve Feride’ye ailede tek söz geçirebilen kişidir. Feride okulda,
arkadaşları kendi sevgililerinden konuşurlarken o da konunun
dışında kalmamak için, Kâmuran’ı kendi sevgilisi gibi
anlatmıştır. Feride bunu Müjgân ablasına anlattığı zaman,
Müjgân, Feride’nin Kâmuran’a aşık olduğunu anlar ve her
zaman Feride’nin ağzından Kâmuran’la ilgili laf almaya
çalışır. Kâmuran Müjgân’ın da düşündüğü gibi o yaz
Tekirdağ’a gelir. Bir gün salıncakta sallanırken Kâmuran
Feride’ye evlenme teklif eder ve daha sonra nişanlanırlar.
Feride
Müjgân ablasının önceden de tahmin ettiği gibi Kâmuran’ı
çok seviyordur fakat nedense Kâmuran’a karşı çok çekingen
davranıyordur. Onunla yan yana gelmemeye özen gösteriyor ve doğru
düzgün konuşmuyordur. Kısaca Kâmuran’dan kaçıyordur.
İstanbul’a
döndükten bir süre sonra Kâmuran, amcasının teklifini Feride
ile birlikte değerlendirir ve en sonunda memuriyetini yapmak için
amcasının yanına Avrupa’ya gitmeye karar verir. Bu memuriyet
dört sene olmasına rağmen ikisi için de çabuk geçer. Fakat
düğüne üç gün kala hiç beklenmedik bir olay olur. Feride
bahçede dolaşırken kapının önünde siyah çarşaflı bir kadın
görür ve o kadın Feride’ye Kâmran’ın Avrupa’da başka
bir kadını sevdiğini söyler. Yanında Kâmuran’ın yazdığı
bir mektubu getirir. Bu olayı öğrenen Feride derhal evi terk eder
ve kendi hayatını kurmak ve yaşamak için Anadolu’ya gitmeye
karar verir.
İstanbul’dan
gitmeden önce Feride annesinin dadısı olan Gülmisal Kalfanın
evinde bir-bir buçuk ay kalır. Bursa’nın merkez rüştiyesine
Coğrafya ve Resim muallimliğine tayini çıkar çıkmaz Gülmisal
Kalfa'nın yanından ayrılarak Bursa'ya gider. Fakat Feride Bursa’ya
gittiğinde bir başkasının daha aynı göreve atandığını
görür. Feride'yi burada istemeyen müdürün hazırladığı tuzağa
düşen Feride buradan istifa edip Bursa’nın yakınında Zeyniler
Köyünde muallimliğe geçer. Müdürün Feride’yi kandırmak için
öve öve bitiremediği Zeyniler Köyü daha doğru dürüst yolu
olmayan hatta okulu bile ahırdan bozma bir yerdir. Burada birçok
zorluklarla karşılaşan Feride artık başından geçenleri bir
deftere not etmeye başlar.
Feride
önceleri hiç sevmediği o can sıkıcı ve karanlık yeri alıştıkça
sevmeye başlamıştır. Bu köyde hemen derse başlamış ve
öğrencilerle iyi ilişkiler kurmuştur. Fakat öğrencilerinin
arasında Munise adında bir kız onu çok etkilemiştir. Münise
köylünün hiç sevmediği bir kadının kızıdır. Münise’nin
annesi başka birini sevdiği için ,Münise’nin babası ondan
boşanır.
Bu
kız babası ve ablasıyla kalıyordur. Bu kızı çok sevdiği için
onunla diğerlerine oranla daha fazla ilgileniyordur. Bir gün Munise
bir kabahat işler ve babası onun üzerine yürüyünce evden kaçar.
Karlarla bir gün boğuştuktan sonra Munise Feride’ye sığınmaya
karar verir. Feride bu olay üzerine, Munise’nin babasından
da izin alıp onu evlatlık edinir.Daha sonra hırsızlık yaparken
yaralanan birisini köye getirirler. Feride yaralığı tedavi eden
,yaşlı bir doktor ile tanışır. Doktor Hayrullah Bey Feride’yi
çok cana yakın bulur ve hemen birbirleri ile kaynaşırlar.
Bir
gün köye bir müfettiş gelir ve okullarını ziyaret eder. Ahırdan
bozma okulu gören müfettiş bu okulda ders yapılamayacağını
söyler ve okulu kapatmaya karar verir. Feride’ye ise onu başka
bir okula tayin edeceğini söyler. Feride, Maarif Müdürünün
yanına gittiğinde müdür ona açıkta yer olmadığını söyler.
Müdürün odasında eski bir arkadaşını gören Feride, onunla
Fransızca konuşmaya başlayınca müdür onu Bursa
Darülmuallimatına atamasını yapar.
Feride
bu okulda da çok mutlu olmuş ve yine öğrencilerle çok iyi
ilişkiler kurmuştur. Artık Feride çok güzel bir genç kız
olmuştur. Bu güzelliği nedeniyle ona Bursa’da “ipekböceği”
ismini takarlar. Bir gün okulda kendisine de yakın hissettiği
öğretmen arkadaşı Şeyh Yusuf Efendi, Feride’ye aşık
olmuştur. Üstelik bundan Feride'den başka herkesin haberi vardı.
Daha sonra bunu bir arkadaşından öğrenen Feride çok utanır ve
artık insan içine çıkamaz olur. Şeyh Yusuf hastalanıp ölünce
Feride’ye herkes suçluymuş gibi bakar. Daha fazla dayanamayan
Feride Çanakkale’ye gider.
Maarif
Müdürünün emriyle Çanakkale Rüştiyesi’ne atanan Feride,
Munise’yi de yanına alarak Çanakkale’ye yerleşir. Feride'nin
güzelliği burada da herkesin dikkatini çeker ve burada ona
“Gülbeşeker” ismini takarlar. Çevrenin en zengin ailesinin
kızlarının öğretmenliğini yapan Feride, kızın isteğiyle
konağa davet edilir. Fakat bu davetin sebebi söylenmese de konağın
sahibi Nerime Hanımın amcasının oğlu İhsan'ın Feride'ye
evlenme teklif edecek olmasıydı. Fakat bu teklifi Feride
beklenmedik şekilde reddeder. Bu olaydan kısa bir süre sonra Hafız
Kurban Efendi adında evli bir adamdan daha evlenme teklifi alan
Feride bu teklifi de reddedince halkın diline düşer.
Bir
süre sonra da Nazmiye adında bir arkadaşının davetini iyi niyeti
nedeniyle kabul eden Feride başına neler geleceğini bilmiyordur.
Arkadaşı Feride’ye nişanlısını ve nişanlısının en yakın
arkadaşı olan Burhanettin adında birini tanıştırır. Daha sonra
yemeğe salona girdiklerinde salondakiler ağız birliği etmişcesine
Burhanettin ve Gülbeşeker diye inliyordur. Bu davet aslında
Burhanettin Bey ile Feride’nin birlikteliğini sağlamak için
ayarlanmıştır. Bu olaydan sonra Feride artık Çanakkale’de daha
fazla kalmak istemez ve okulun müdiresinin birkaç yakın arkadaşı
ile görüşmek için İzmir’e gider.
Fakat
buraya Feride alışamamıştır. İşleri rastgitmez. En sonunda
İzmir'de varlıklı bir ailenin kızlarına Fransızca dersi vermeyi
kabul eder. Feride'nin bu teklifi kabul etmesiyle Munise'yle beraber
köşkte yaşamaya başlar. Daha sonra köşkün sahibinin oğlu
Cemil Bey gece Feride’yi merdivenlerde sıkıştırır, bu durum
Feride'yi çok rahatsız etmiştir. Munise'yle beraber evden
ayrılmadan önce Kâmuran’ın önceki yaz evlendiği haberini
alır. Daha sonra Maarif İdaresine gittiği zaman Kuşadası’nda
Türkçe ve resim muallimine ihtiyaç olduğunu öğrenir. Feride bu
görevi kabul ettikten sonra, Anadolu yolculuğunda son durağı olan
Kuşadası’na hareket eder.
Kuşadası’nda
okulu istediği gibi yöneten Feride İzmir'den mutsuz ayrılmasından
sonra burada mutluluğu bulmuştur. Ancak Kuşadası’na gittikten
bir ay sonra muharebe başlar ve okul, kumandanlığın emriyle
hastaneye dönüştürülür. Feride, daha önce Zeyniler’de
tanıştığı Dr. Hayrullah Bey’i, burada tekrar görünce, onun
ısrarı sonucu hastanede hemşirelik yapmaya karar verir.
Hemşireliğe başladıktan bir ay sonra Feride’nin hastası İhsan
Bey olur. İhsan Bey muharebede ağır yaralanmış ve ameliyat
edilmiştir. Feride hem İhsan Bey’e acıdığı hem de Kâmuran’ı
unutmak için, İhsan Bey’e evlenme teklifi etmiş fakat kendine
acındığını anlayan İhsan Bey bu teklifi reddetmiştir.
Muharebe
bittikten sonra mektep tekrar kurulur ve Feride “Müdire” olur.
Fakat acılar burada da Feride’yi bırakmaz Hayrullah Bey’in uzak
bir köye, hastaya gittiği sırada Münise hastalanır. İlk başta
nezle sanılan hastalık difteridir. Münise hastalığının
anlaşılmaması sonucu hayatını kaybeder. Münise’yi çok seven
Feride’nin dünyası yıkılır. Onun bu durumunu gören ve onu bir
kızı gibi seven Hayrullah Bey, Feride’yi iyileşinceye kadar
bekler ve onu yanına alır. Bu olaydan sonra Feride artık Hayrullah
Bey ile birlikte kalmaya başlar. Fakat Feride’nin Hayrullah Bey’in
yanında kalması halk tarafından hoş karşılanmaz ve ikisi
hakkında kötü dedikodular çıkar. Bunun üzerine Hayrullah Bey
dedikoduları engellemek için Feride ile evlenir.
Feride
ise evlenmeyi kabul ederken hayatında ilk ve tek sevdiği
Kâmuran’dan da ayrılmış oluyordu. Bu durumu anlayan Hayrullah
Bey ölmeden önce son isteği olarak Feride’den İstanbul’a
gitmesini ister ve Feride’ye Kâmuran’a iletmesi için bir mektup
verir. Bu mektupta Kâmuran’a Feride’nin kendisini ne kadar
sevdiğini yazar. Ayrıca mektubun içine bu kitabı oluşturan
Feride’nin günlüğünü de koyar.
Feride
bu son istek üzerine İstanbul’a gittiğinde Kâmuran’ı ne
kadar sevdiğini bir kez daha anlar. Kâmuran’da evlendiği kadını
kaybetmiştir. Ayrıca Kâmuran evlense bile yalnızca Feride’yi
sevmiştir. Kâmuran bu günlüğü okuyunca Feride’nin de
kendisini sevdiğini anlar. Bunu amcasına anlattığında amcası ve
Kâmuran, Feride’nin haberi olmadan kadıya giderler ve nikâh
kıydırırlar. Böylece Feride bu kadar acıdan sonra haberi olmadan
hayatta en çok istediği kişiyle evlenir ve en sonunda mutluluğu
bulur.
KİTAPTAKİ KARAKTERLER VE ANALİZİ
FERİDE: Romanın baş kahramanı, küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiş, teyzesininin yanına yerleşip orda teyzesinin oğlu Kamuran'a aşık, öğretmen; çok güzel, canayakın ve yaramaz bir kızdır.
KAMURAN: Feride'ye aşık, ağır başlı, yakışıklı bir genç.
MÜNİSE: Küçük yaşta anne ve babası birbirinden ayrılmış ve mutsuz bir yaşam sürerken Feride tarafından evlat edinilmiştir.
HAYRULLAH BEY:Yaşlı bir doktor olan Hayrullah Bey başkalarının yardımına koşan ve zorluklara rağmen insanların hayatlarını kurtarmak için görevini en iyi şekilde yapan birisidir.
KAMURAN: Feride'ye aşık, ağır başlı, yakışıklı bir genç.
MÜNİSE: Küçük yaşta anne ve babası birbirinden ayrılmış ve mutsuz bir yaşam sürerken Feride tarafından evlat edinilmiştir.
HAYRULLAH BEY:Yaşlı bir doktor olan Hayrullah Bey başkalarının yardımına koşan ve zorluklara rağmen insanların hayatlarını kurtarmak için görevini en iyi şekilde yapan birisidir.
ÇALIKUŞU YER VE ZAMAN
Yer: İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Bursa Zeyniler ve ismi verilmeyen diğer birkaç Anadolu köyleri.
Zaman: Roman cumhuriyet öncesi yıllarında kurtuluş savaşı başladığı yıllardaki osmanlı topraklarında geçmekte cumhuriyet sonrasına da uzanmaktadır.
Fransızca öğretmeni olarak Bursa Sultanisi'ne atandı. Daha sonra çalışma hayatına İstanbul'da Vefa ve Erenköy Liselerinde müdürlük yaparak devam etti. Müdürlük hayatından sonra sırasıyla, Milli Eğitim Müfettişliği, Çanakkale Milletvekilliği, Milli Eğitim Başmüfettişliği, Paris Kültür Ateşeliği ve UNESCO'da Türkiye Temsilciliği görevlerinde bulunmuştur.
1956 yılında kanser teşhisi konulmasının ardından tedavi için gittiği Londra'da hayatını kaybetmiştir.
Zaman: Roman cumhuriyet öncesi yıllarında kurtuluş savaşı başladığı yıllardaki osmanlı topraklarında geçmekte cumhuriyet sonrasına da uzanmaktadır.
ÇALIKUŞU KİTABI YAZARI REŞAT NURİ GÜNTEKİN KİMDİR
Reşat Nuri Güntekin 1889 yılında İstanbul'un Üsküdar ilçesinde hayata gelmiştir. Babasının tayinleri dolayısıyla öğretim hayatı boyunca çok fazla okul değiştirmek zorunda kalır. Çanakkale'de başladığı okul hayatına Galatasaray Sultaniyesi'nde devam etmiş ve ardından İzmir'deki Frerler okuluna başlamıştır. Zengin bir aile çevresine sahip olan Güntekin daha sonra sınavla girdiği Darülfünun-i Osman-i Ulum-ı Edebiyat Fakültesini (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini) bitirdikten sonra eğitim hayatını tamamlamıştır.Fransızca öğretmeni olarak Bursa Sultanisi'ne atandı. Daha sonra çalışma hayatına İstanbul'da Vefa ve Erenköy Liselerinde müdürlük yaparak devam etti. Müdürlük hayatından sonra sırasıyla, Milli Eğitim Müfettişliği, Çanakkale Milletvekilliği, Milli Eğitim Başmüfettişliği, Paris Kültür Ateşeliği ve UNESCO'da Türkiye Temsilciliği görevlerinde bulunmuştur.
1956 yılında kanser teşhisi konulmasının ardından tedavi için gittiği Londra'da hayatını kaybetmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder