3 Haziran 2013 Pazartesi

Kürk Mantolu Madonna Kitabının Özeti, Ana fikri, Türü, Karakterleri -Sabahattin Ali

Kitap Adı: Kürk Mantolu Madonna

Kitabın Yazarı: Sabahattin Ali

Kitabın Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Kitabın Türü: Roman

Kitabın Özeti:

Anlatıcı Ankara’da kendi halinde yaşayan ve kendini toplumdan dışlanmış hisseden bir tiptir. Arkadaşının vasıtasıyla girdiği bir işte tanışır hikayenin kahramanı Raif Efendi ile. Raif Efendi sessiz, gerekmedikçe konuşmayan ve insanlarla pek ilişkisi olmayan otuzlarının ortasında bir adamdır. Anlatıcı adamın böyle oluşunun nedeni içten içe merak eder ve yavaş yavaş Raif Efendiye sokulmaya başlar. Raif Efendi iş yerinde zamanında Almanya’da bulunduğu ve bu sayede Almancası iyi olduğu için bulunmaktadır ve şirketin tercüme işleri ile ilgilenir. Kimseye zararı olmadığı ve işlerini eksiz yerine getirdiği halde patronu tarafından sık sık azarlansa da bunlara hiç takılmaz, tepki vermez. Raif Efendi belli aralıklarla hasta olduğu zaman işe gidemez ve böyle zamanlarda anlatıcı onun en yakını oluverir. Bu sayede ev halkından birisi gibi olmuş, hatta evdeki herkesten, eşi ve kızları dahil, daha yakın olmuştur. Kendisinin kızları ve eşiyle bile olan garip diyaloğu onu şaşırtmaktadır. Bir zaman gelmiştir ki Raif Efendinin ayağa kalkması çok uzun sürmüştür. Hatta hastalık ilerlemiş Raif Efendi genç yaşında ölüm döşeğine düşmüştür. Bu noktada anlatıcı Raif Efendinin not defterine ulaşır ve artık hikayeyi Raif Efendinin yazdıklarından öğreniriz.

Raif Efendi Havran’da doğup büyümüş biridir. Çevresindeki herkesten uzaktır, çünkü bunun boş bir şey olduğunu düşünür. Yıllar geçip de yirmi dört yaşına geldiğinde babası cebine tren biletini ve bir miktar da para koyar. Almanya’ya gidecek ve orada sabun imalathanelerinde bu işin inceliklerini öğrenip, memleketine dönecek ve babasının sabun imalathanelerinde bu işi layıkıyla yürütecektir.

Berlin’e geldiğinde ilk işi kalacak bir yer ayarlamak olur ve gidip bir pansiyona yerleşir. İlk zamanlar işe başlayamaz. Durmadan Berlin’i gezer. Bir zaman sonra bu yabancı memlekette yeni olmasına rağmen birçok yeri bilir hale gelmiştir. Gündüzleri şehri geziyor, akşamlara da pansiyondaki odasına dönüp sabaha kadar kitap okuyordu. Bir süre sonra bu şekilde devam ettiği takdirde parasının yetmeyeceğini düşünüp bir fabrikada işe girer. Sosyal yaşamdan da kopmaz tabii. Bir hafta sonu kalkıp gittiği bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna adlı tabloya adeta vurulur. Öyle böyle bir vurulma değildir onunkisi. Her gün, her fırsat bulduğu vakit galeriye gelip aşk diye bir kelimenin varlığına ömrü boyunca inanmamış bu adam, deyim yerindeyse, “aşkı”nı izliyordu, saatler boyunca. Sonra öyle bir an gelir ki bir gece sokaktayken tabloda ki Kürk Mantolu Madonna karşısından geliverir. Utangaç ve bu yaşına kadar hiçbir insana sokulmamış olan bu adam Madonna'sı ile tanışır. Madonnası’nın adı Maria Puder’dir. Küçük yaşta babasız kalmış ve annesi ile birlikte yaşamaktadır. Hayatında hiçbir erkeğe güvenmemiş, hiçbiri dost olarak dahi sevememiştir. Yine böyle duygularla başlar Raif ile olan hikayesi ve özellikle dostluğu.

Maria Puder, Kürk Mantolu Madonna tablosunda kendini resmeden ve bu sayede Raif Efendinin gönlünde yer eden, aynı zamanda geceleri Atlantik adlı kabarede şarkıcılık yapan, hafif erkeksi ama bir o kadar da çekici bir kadındır. Dünyadaki tüm erkeklerden nefret eder. Tüm bu nefretine rağmen gün geçtikçe Raif Efendiye ısınıyor, onu birkaç gün görmeyince hastalanır. Hastaneye kaldırıldığında şehirde kendisiyle ilgilenebilecek bir tek Raif Efendi vardır. Raif Efendi gece hastaneye alınmamasına rağmen sabaha kadar dışarıda soğuktan titrer ama dönüp de gitmez bile. Maria Puder hastaneden çıktıktan sonra bile Raif Efendi onun yanında ayrılmaz. Her gün kadının evine gidip ona yardım eder. Bir süre sonra kadın gerçek hislerini açıkladığı sırada Raif Efendi Türkiye’den aldığı acı bir haber yüzünden memleketine dönmek zorunda kalır. Raif Efendi ayrılmadan onu ne kadar sevdiğini şu sözlerle belirtir kadın: “Şimdi ben gidiyorum, fakat ne zaman çağırırsan gelirim. Nereye çağırırsan gelirim”. Raif Efendi Türkiye’ye döner ve Maria Puder annesinin yanına Prag’a gider.

Raif Efendi Türkiye’ye geldikten bir ay sonra Maria da annesiyle beraber Berlin’e geri döner. Raif Efendi düzen kurmaya başlamıştır ve bu sırada Maria’yla mektuplaşır. Maria Raif Efendi’ye sürekli bir sürprizi olduğunu, ancak bunu Ankara’da kendisine söyleyeceğini söyler. Bir süre sonra Maria’dan gelen mektuplar kesilir. Aradan yıllar geçer ama Maria’dan bir haber gelmez. Ümitsizliğe kapılan Raif Efendi evlenir ve aile kurar. Evde gördüğü muamele onun içine kapanıklığını devam ettirir. Raif Efendi bazı akşamlar sıkıldığında dışarı çıkıp dolaşır. Yine böyle bir akşam Raif Efendi sokakta iki kişiyle karşılaşır. Bunlardan biri Berlin’deki pansiyonun sahibi Frau van Tiedemann’dır. Raif Efendi’yle biraz konuşurlar ve Raif Efendi Maria’nın hamile olduğunu, bunu kendisine söylemediğini ve doğum sırasında öldüğünü öğrenir. Ayrıca sokakta Frau von Tiedemann’ın yanında gördüğü diğer kişinin de Maria’nın ve kendisinin çocuğu olduğunu öğrenir. Ancak hiçbir şey söyleyemeden Frau von Tiedemann kızı da alır ve trene binerek Bağdat’a doğru hareket eder.

Kitabın Ana Fikri:

İnsanların görüp inandığı şeyler ve bunlarla ilgili verdiği kararların nasıl bir anda değişebileceğini gösterirken, bir yandan da zamanın acımasızlığını bize hatırlatır.

Kitapta Yer Alan Kahramanlar ve Özellikleri:

Raif Efendi: Romanın baş karakteridir. Hikaye onun günlükleri üzerinden anlatılır. Kendi halinde, küçük bir memurdur. Oldukça sessiz hatta pısırık denebilecek bir tiptir. Dışarıdan ruh hali anlaşılamaz. Sadece işiyle meşgul olur. Bu sessizliği kimsenin dikkatini çekmez ancak bu ruh halinin arkasında müthiş bir aşk ve hayal kırıklıkları vardır.
Rasim: Raif'in memuriyet yaptığı şirketten iş arkadaşı. Raif'in sessizliği dikkatini çeker ve onu tanıdıkça sessizliğini ve hikayesini öğrenmeye çalışır.
Maria Puder (Kürk Mantolu Madonna): Romana adını veren Raif'in tutkulu bir aşkla bağlandığı kadındır. Berlin'de bir kulüpte şarkıcıdır. Çalıştığı ortam itibariyle erkeklere ve aşka olan güvenini yitirmiş, genç yaşına rağmen ruhen oldukça yıpranmıştır. Hayata olan bağları da zayıftır. İnsanları sevemez. Almanya'da bir resim sergisinde tesadüfen tanıştığı. Raif'e de başta böyle yaklaşır ancak Raif'in karakterini tutkusunu gördükçe aşka yeniden inanmaya başlar.

Kitap Hakkında Yorum:

Kesinlikle okunması gereken bir aşk romanı. İnsanı duygusal yönden besleyen, önyargılarımızla hareket etmemizi gösteren bu roman bana çok şey kattı. 


3 yorum: